Tanrı Sevdiği Kulunu Datça'ya Gönderirmiş

Akdeniz ve Ege’nin birleştiği noktada, birbirinden güzel lezzetli restourantları, koyları ile bal, badem, kekik kokusunun karıştığı, yemyeşil doğanın kollarında, masmavi denizinin sularıyla bir cennettir Datça.

Tek kara bağlantısı olan Marmaris’ten itibaren 70 km uzunluktaki yarımadanın bir tarafı Akdeniz diğer tarafı Ege Denizidir, Yarımadanın ucunda Ege ve Akdeniz’in suları birbiriyle kucaklaşır. O nedenledir ki Datça yarımadası binlerce yıldan bu yana barış adası olarak kalmıştır, bugün de dost, sevecen ev sahipleri vardır.

Oksijen bakımından Dünya’nın ikinci, Türkiye’nin en zengin bölgesidir. Ünlü tarihçi Strabon’un bu konuda meşhur bir sözü vardır:

“Tanrı yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, Datça Yarımadası’na bırakır.”

Saklı bir şehir

Datça, tipik bir Akdeniz iklimi’ne sahiptir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Üç tarafı denizle çevrili yarımadada yazın esen serin kuzey rüzgarları, kavurucu sıcakları yok eder. Nem oranı ortalama %58 olan Datça’da yılın 300 günü güneşli geçer.

Datça’nın birçok mavi bayraklı plajı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; Karaincir, Hastanealtı, Periliköşk, Billurkent, Kargı Koyu olarak sıralanabilir. Ayrıca şehir merkezindeki Kumluk, Taşlık, Hastanealtı, Azganlı plajları da birbirine yürüme mesafesindedir.

Datça’ya gelmişken görülmesi gereken yerlerin başında Knidos antik kenti gelmektedir. Palamutbükü, Hayıtbükü, Ovabükü, Eski Datça, Simi Adası, Yel değirmenleri, Yat limanı, günlük koy gezileri yapılması ve görülmesi gerekenlerden bazılarıdır.

Ayrıca gün batımını kumluk plajındaki ışıltılı restaurantlarda balık yiyerek izlemenizi tavsiye ederiz. Ardından sevgi yolundaki minik takı-el işi örme tezgahlarını ziyaret ederek yürüyüş yapabilirsiniz.